bugün
- düşün ki o bunu okuyor11
- doğum gününde hatırlanmamak18
- anın görüntüsü20
- en taşaklı kızların bizim sözlükte bulunması16
- en havalı erkek meslekleri16
- yaz aşkı varda kış aşkı neden yok10
- jose mourinho23
- her erkeğin unutamadığı bir kadın vardır10
- burçlara inanmak9
- kezo dili ve edebiyatı8
- zall beceremiyorsan bırak git24
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı25
- sözlüğe yeni gelen masum erkek12
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi26
- bugün hangi kadın yazara ne diksem15
- hayatınızda kaç kere reddedildiniz19
- en dindar özelliğiniz31
- kahverengi gözlü olmanın hiç bir işe yaramaması14
- sözlük erkeklerini evire çevire pataklamak8
- hangi sözlük yazarı ile uyumak isterdin11
- şort diken müzisyen motorcu uzun boylu yazar11
- icardi1905 ile jakuziye girmek10
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak17
- ali koç9
- günahların takımı galatasaray13
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri9
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu20
- bir erkekle kız arkadaş olabilir mi sorunsalı8
- anneler günü18
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz15
- bik bik için diktiğim şort21
- toplu taşımalardaki müzisyen sorunsalı8
- üstteki yazar gözünde nasıl canlanıyor13
- icardi19058
- piknikçi grubun varoş olduğunu anlama yolları15
- kızların mesajlara geç cevap vermesi16
- elinin değdiği anı unutamıyorum 5 posta attım16
- serdar ortaç renault megane benzerliği8
- şizofreni11
- bacağa kramp girmesi10
- arkadaşlar sizce bu yüzük nasıl14
- eloande ile evlenip sözlüğü huzura kavuşturmak8
entry'ler (41)
Karşılaştırma yapılması gerekilen en son iki örnek burada karşılaştırılmış. Amacım dede korkut hakkında birkaç bir şey yazmaktı. Başlık ararken bu başlığa rastlayıp epey şaşırdım, değinmeden geçemeyeceğim.
Öncelikle dede korkut yaşadığı düşünülen ve bu bağlanma yaşadığına dair elimizde kanıtları bulunan dede korkut’un türk beylerini anlatan hikayeleridir. Hatta buna hikaye demek bile yanlış sayılabilir, boy denir bu anlatılara edebiyat çerçevelerince. Eser; türklerin eski yaşayışlarına, şamanizm inancının henüz yeni sıyrılmaya başladığı fakat etkilerinin hala görüldüğü ve eski geleneklerden yola çıkarak evrensel öğretilerine rastlarız. Farz-ı misal bamsı beyrek boyu’nda insanın sosyal çevresi değiştikçe eski sosyal çevresine olan sorumluluğun başına gibi sorunlar açabileceği konusuna değinir.
Dede korkut’un rolü ise ata olmasıdır. Bir bakıma bilir kişiyi temsil etmesi, kahramanlara ad koyma gibi önemli işi üstlenmesidir.
Nasreddin hoca ise güldürerek nasihat verir ve sadece türk coğrafyasında değil avrupa’da da varyantları bulunan bir şahsiyettir. Özellikle fıkra türünde epey tanınmaktadır. Ki nasreddin hoca da evrensel konulara değinir.
Yani bu iki şahsiyetin karşılaştırılması gerçekten yerinde bir karşılaştırma olmaz.
Öncelikle dede korkut yaşadığı düşünülen ve bu bağlanma yaşadığına dair elimizde kanıtları bulunan dede korkut’un türk beylerini anlatan hikayeleridir. Hatta buna hikaye demek bile yanlış sayılabilir, boy denir bu anlatılara edebiyat çerçevelerince. Eser; türklerin eski yaşayışlarına, şamanizm inancının henüz yeni sıyrılmaya başladığı fakat etkilerinin hala görüldüğü ve eski geleneklerden yola çıkarak evrensel öğretilerine rastlarız. Farz-ı misal bamsı beyrek boyu’nda insanın sosyal çevresi değiştikçe eski sosyal çevresine olan sorumluluğun başına gibi sorunlar açabileceği konusuna değinir.
Dede korkut’un rolü ise ata olmasıdır. Bir bakıma bilir kişiyi temsil etmesi, kahramanlara ad koyma gibi önemli işi üstlenmesidir.
Nasreddin hoca ise güldürerek nasihat verir ve sadece türk coğrafyasında değil avrupa’da da varyantları bulunan bir şahsiyettir. Özellikle fıkra türünde epey tanınmaktadır. Ki nasreddin hoca da evrensel konulara değinir.
Yani bu iki şahsiyetin karşılaştırılması gerçekten yerinde bir karşılaştırma olmaz.
Aklıma hüsnü arkan’in şarkısını getiren başlık.
Şarkı “ilk aşkım deli aşkım , bana çare bul kendine çare bul” diye başlayan bir şarkı.
Buradan bağlantı yapmak istediğim nokta ise şu; ilk aşkların genellikle çare bulunması gerektiğidir, sonunun hüsran ile bitmesidir. Gereklilik midir bu yahut şart mıdır? Elbetteki hayır. Sanırım gençliğin verdiği yüksek heyecanın ve hayalin realiteyi aşacak sınırlarda olmasıdır tek sebebi.
Şarkı “ilk aşkım deli aşkım , bana çare bul kendine çare bul” diye başlayan bir şarkı.
Buradan bağlantı yapmak istediğim nokta ise şu; ilk aşkların genellikle çare bulunması gerektiğidir, sonunun hüsran ile bitmesidir. Gereklilik midir bu yahut şart mıdır? Elbetteki hayır. Sanırım gençliğin verdiği yüksek heyecanın ve hayalin realiteyi aşacak sınırlarda olmasıdır tek sebebi.
Bu gecenin muhteşem şarkısı elton john- sacrifice olsun;
https://youtu.be/NrLkTZrPZA4
https://youtu.be/NrLkTZrPZA4
Küçüklüğümde epilepsi hastası olduğumdan mütevellit dostoyevski ile aramda garip bir bağ var. Onun da epilepsi olduğunu çok sonradan öğrenmiştim. Hiç unutmam budala adlı romanın kahramanı epilepsi krizi nedeniyle merdivenlerden yuvarlanmıştı ki bu da benim yaşadığım bir şeydi. Sonra sonra internet epey yaygın olunca dostoyevski’nin de epilepsi hastası olduğunu-hatta bundan epeyce çektiğini- ve her romanında epilepsi hastası bir karaktere yer verdiğini hayretle fark etmiştim.
Nerelerdersin inan hiç bilmiyorum. Yaklaşık 2 aydır ne sesini duydum ne yüzünü gördüm. Sana anlatmak istediğim o kadar çok şey birikti ki.. bu yazıyı bile ne zaman okuyacağını bilmiyorum.
Şu an istanbul yolundayım. Sana geldiğimi bile haber veremiyorum. Bakırköy’e gelsem seni bulur muyum onu da bilmiyorum. Ne kadar çok bilmiyorum kelimesi geçirdiğimin ben de farkındayım. Gözlerin kanayacak bu bilmiyorum çoğunluğunu görünce.
Sana hep söylemiştim belirsizlikten hoşlanmam diye. Bilmiyorum da o belirsizliğin esaslı kelimelerinden olsa gerek tınısında beni rahatsız edici bir havası var.
Bu yukarıda yazdığım yazılar sana dün yazıp yayınlamaktan vazgeçtiğim yazı. Şükür ki özlemin sebep olduğu kramplar bugün dindi.
Bugün konuşurken sesini salak salak dinlediğimi fark ettin mi? Dikkatimi toplayamayıp seni sadece seni konuşturmaya çalıştığımı? Ya da her ayrıntıyı yakalamaya çalıştığımı? Şu an gülümsüyorum, eminim ki anlamışsındır. Beni, benden iyi anlarsın sen. O mâlum şarkıda olduğu gibi “ ben anlarım çünkü en iyi ben tanırım seni”
Yine paragraflara bölüp tamamlayamama ve dikkat dağınıklığı hasıl oldu bende. Eminim ki bunu da fark edeceksin. Ruhumda yeni yeşeren çiçekleri fark edeceğin gibi. Çoook uzun zaman önce benim çok sonra fark ettiğim bir yazı yazmıştın nickimin altına. O yazıyı okuyunca ben çok üzülmüştüm biliyor musun? Çiçeklerden yoksun, sararmaya yüz tutmuştum. Sonra tekrar geldin bana özlemini çektiğim gökyüzünü gösterdin bana kahve eşliğinde. Sanırım hep bu olacak, bana geleceksin ve bir şeyleri fark etmemi sağlayacaksın. Tam olarak adının anlamı gibi; sen benim müjdecimsin. Hem de öyle ehliyetsiz müjdecilerden değil, ehli olanlardan, dostane bir rüzgar savrukluğu eşliğinde bir müjdeci.
Sana en başta dediğim gibi; ulaştırsın rüzgar bunları dostane bir buse mahiyetinde konsun yanağına.
Bunu hiç unutma olur mu? Ben hiçbir zaman unutmuyorum çünkü.
Geçenlerde tam bize uyacak bir şiir yazdım. Efruz sevdam parmaklarımı kamçılarken aklıma sen geldin. Bu efruz yakamızı bırakacak değil. Olur şey de değil. Olur olmadık anlarda zihnimden peyda oluyor ve bana sadece onu ifade etmek düşüyor. Her zaman dediğimiz gibi işte “ ben efruz’um” o vakit ki yanmayı da bildik harmanlanmayı da, o vakit ki sevdalanmak nedir öğrendik, o vakit ki yanık kokusunun dünyanın en acı kokusu olduğunu öğrendik.
Böyle böyle efruz olduk işte.
Sanırım tam şu an yazımı sonlandıracağım. Neler karaladım yine, inan bilmiyorum. Sadece özlemden oluşan kramplar dindi, ben ona seviniyorum.
Şu an istanbul yolundayım. Sana geldiğimi bile haber veremiyorum. Bakırköy’e gelsem seni bulur muyum onu da bilmiyorum. Ne kadar çok bilmiyorum kelimesi geçirdiğimin ben de farkındayım. Gözlerin kanayacak bu bilmiyorum çoğunluğunu görünce.
Sana hep söylemiştim belirsizlikten hoşlanmam diye. Bilmiyorum da o belirsizliğin esaslı kelimelerinden olsa gerek tınısında beni rahatsız edici bir havası var.
Bu yukarıda yazdığım yazılar sana dün yazıp yayınlamaktan vazgeçtiğim yazı. Şükür ki özlemin sebep olduğu kramplar bugün dindi.
Bugün konuşurken sesini salak salak dinlediğimi fark ettin mi? Dikkatimi toplayamayıp seni sadece seni konuşturmaya çalıştığımı? Ya da her ayrıntıyı yakalamaya çalıştığımı? Şu an gülümsüyorum, eminim ki anlamışsındır. Beni, benden iyi anlarsın sen. O mâlum şarkıda olduğu gibi “ ben anlarım çünkü en iyi ben tanırım seni”
Yine paragraflara bölüp tamamlayamama ve dikkat dağınıklığı hasıl oldu bende. Eminim ki bunu da fark edeceksin. Ruhumda yeni yeşeren çiçekleri fark edeceğin gibi. Çoook uzun zaman önce benim çok sonra fark ettiğim bir yazı yazmıştın nickimin altına. O yazıyı okuyunca ben çok üzülmüştüm biliyor musun? Çiçeklerden yoksun, sararmaya yüz tutmuştum. Sonra tekrar geldin bana özlemini çektiğim gökyüzünü gösterdin bana kahve eşliğinde. Sanırım hep bu olacak, bana geleceksin ve bir şeyleri fark etmemi sağlayacaksın. Tam olarak adının anlamı gibi; sen benim müjdecimsin. Hem de öyle ehliyetsiz müjdecilerden değil, ehli olanlardan, dostane bir rüzgar savrukluğu eşliğinde bir müjdeci.
Sana en başta dediğim gibi; ulaştırsın rüzgar bunları dostane bir buse mahiyetinde konsun yanağına.
Bunu hiç unutma olur mu? Ben hiçbir zaman unutmuyorum çünkü.
Geçenlerde tam bize uyacak bir şiir yazdım. Efruz sevdam parmaklarımı kamçılarken aklıma sen geldin. Bu efruz yakamızı bırakacak değil. Olur şey de değil. Olur olmadık anlarda zihnimden peyda oluyor ve bana sadece onu ifade etmek düşüyor. Her zaman dediğimiz gibi işte “ ben efruz’um” o vakit ki yanmayı da bildik harmanlanmayı da, o vakit ki sevdalanmak nedir öğrendik, o vakit ki yanık kokusunun dünyanın en acı kokusu olduğunu öğrendik.
Böyle böyle efruz olduk işte.
Sanırım tam şu an yazımı sonlandıracağım. Neler karaladım yine, inan bilmiyorum. Sadece özlemden oluşan kramplar dindi, ben ona seviniyorum.
Hüzünlü brell, sevdiğini kelime haznesine yettiremeyen brell, devrik cümleleri seven brell ( ki çoğu insan devrik cümle yazmayı edebi bir dil sanar ona değinmeyeceğim bile. ) yazarın yazdıklarından yola çıkarak kafamda böyle bir intiba oluştu.
Hiç tanımadığım bir yazardır kendileri. Bir entrysine denk gelip yazılarına göz attım. Yazmaya çalışmışsın. Bu bence güzel bir eylem. En azından yaşadığını anlamlandırmaya çalışmışsın. Yalnız samimiyetsiz geldi bana yazıları. Evet hoş yazılar kalemin güzel ama ruhsuz yazılar. Benim çerçeveli diye tabir ettiğim yazılardır bu yazılar. Kelimeler epey özenle seçilir fonda esintili bir hava tabir edem içe işlemeyen yazılar olur bunlar. Kim bilir belki de duygusal yoğunluktan öyledir, bilemiyorum.
Hiç tanımadığım bir yazardır kendileri. Bir entrysine denk gelip yazılarına göz attım. Yazmaya çalışmışsın. Bu bence güzel bir eylem. En azından yaşadığını anlamlandırmaya çalışmışsın. Yalnız samimiyetsiz geldi bana yazıları. Evet hoş yazılar kalemin güzel ama ruhsuz yazılar. Benim çerçeveli diye tabir ettiğim yazılardır bu yazılar. Kelimeler epey özenle seçilir fonda esintili bir hava tabir edem içe işlemeyen yazılar olur bunlar. Kim bilir belki de duygusal yoğunluktan öyledir, bilemiyorum.
Eric satie- trois gymnopedies. Dinlemediyseniz ve enstrümental şarkılar seviyorsanız muhakkak dinleyin derim.
eternal sunshine of the spotless mind
Hadi oku okuyabiliyorsan.
Hadi oku okuyabiliyorsan.
içerisinde bolca sosyal eleştiriler bulunan norveç yapımı bir gençlik dizisi. Gerçekten bu eleştirileri ele alış şekilleri, kurguya yedirmeleri takdire şayan.
Dizinin bölümlerinde çalan müzikler ayrı bir güzellik zaten. izlemenizi şiddetle öneririm.
Dizinin bölümlerinde çalan müzikler ayrı bir güzellik zaten. izlemenizi şiddetle öneririm.
Konuşmam.
Seni vasat troll. Aslında bunu yazmaman gerekiyordu bu sana prim çünkü. Ama bunu demesem içimde kalırdı. Çok kötüsüüüün. Git eski trollerden bir iki bir şey kap bari. Yani trollükte olay hep tepki çekmek değil kapiş?
Ay bi de ciddi ciddi duygusal yazanlar olmuş. ilahi siz!
Vo vooo sakin ol aslan. En olmadı 2 tokat at kendi kendine hıncını alırsın kendi kendinden.
Lütfen bu rahatsızlığı olan insanlara öcü görmüş gibi bakmayın. Çok rahatsız oluyorlar ve daha çok titremeye başlıyorlar. Zaten bir şeyi çok dikkatli yapmak onlar için yeterince zor.
Gerçekten de öyle. Hala mizahı bu kadar tavan yapmış bir dizi daha bulamadım. Replikleri harika, karakterleri harika, absürtlükleri harika.
Gerçekten muhteşem bir zekanın ürünü bu dizi. Kaç kere izledim bilmiyorum.
Özledik ama ya.
Ben de özledim.
Gerçekten muhteşem bir zekanın ürünü bu dizi. Kaç kere izledim bilmiyorum.
Özledik ama ya.
Ben de özledim.
Hanimenihüppen dezigübanna rep rep!
Wicked game dinlesem yeter lan. Daha ne üzüyorsunuz beni.
Ne var. Allaaah allaaah. Çay içilir tabi. Pet bardağın üzerine isminizi yazsak içerdiniz ama. Şekilciler sizi. En son şu sözlerle veda ediyorum ;
Çay erdal baggalda içilir.
Çay erdal baggalda içilir.
Hayatım içimden geçen cümleler içinde geçti.
Al sana paradoks? Çık hadi?
Al sana paradoks? Çık hadi?
basiretim nasıl bağlanmışsa bunu hep yaşıyorum.